Etiket: Ahmet Bayındır

Kiminle konuşursanız konuşun, dikkat ettiniz mi? Onaylanma isteğini, herkeste görürsünüz. Onaylanmanın kökünde “haklı olma” isteği vardır, kaynaklarda; “İnsanın ruhsal durumunda saklı, kendine ait olan” olarak geçmektedir. Kişinin yansıttığı, ileri sürdüğü düşünce ve söylemlerinin içeriği ne olursa olsun, onaylandığında; içinde oluşan mutluluğun yüzüne yansıyışını görürsünüz. Söylemin doğal veya sanal olması, onaylanma...
Toplumda yaygın halde, uykudan uyanma gibi kolayca söylenebilen uyanış; toplumu, algı rüzgârının önüne önüne sürüklemektedir. Elbette “uyanma” gerekliliğine inanışın değeri önemlidir; çünkü uyanış gerçekleşmeden hiçbir şeyin gerçek yüzü görülmez. Sanal ve gerçek iç içe olduğunda ortaya çıkan karmaşanın, analizi gerekecektir. Analizin sadece “gerçek uyanış” gerçekleştiğinde olacağı, önemsenmelidir. Bireysel uyanışla beraber,...
Kapalı bilinç, kapalı his, kapalı düşünce, kapalı beyin, kapalı hava, kapalı yol! Ne kadar kasvetli değil mi? Bir an önce -“açığım” diyerek içinizi ferahlatmak istersiniz. Kasvetli hisse karşı yaşama -“açığım” demenin, hayatı güzelleştirmek için gerekli olduğu düşünülecektir; ama kapalı olma, yaşama değil olumsuz durumların sizi etkilemesini önlemek için olduğunda, hissiniz...
“Gerçeklik”, her insanda ve toplumda tartışmasız önemli bir ütopyadır. Her söylem ve eylemin algısı gerçek olduğunda dikkate alınır ve değer verilir. Aslında bu değer kolay elde edilmediği için çok yüksekte tutulur; çünkü gerçek katmanına ulaşmak zordur. İnanırlılık, tutarlılık, netlik, etik değerler, doğru tavır ve güven gibi dinamiklerin etkisiyle ortaya çıkan...
Bilim Dünyası, 18. Yüzyıl’da “Newton Yasaları” ile farklı bir boyuta geçti. Görünen her şeyin bir “mekaniği” olduğunu, içinde “değişim enerjisi” sakladığını, her mekaniğin “keşfedilmeyi” beklediğini formüle etti. Bir elmanın yere düşmesi ile başlayan süreç, “Yerçekimi Kanunu”nun keşfine yol açarak bilim dünyasında devrim yarattı. İki cismin etkileşiminde “etki – tepki” ilkesini...
-“Sen kimsin?” diye bir soru ile karşılaştığınızda küçük bir sessizlik anı oluşur. O küçücük zamana o kadar şey sığdırırsınız ki düşünceler fırtınaya döner. Cevabınız geciktikçe fırtınanın şiddeti daha da artar. -“Görüyorsun ya benim işte!” diyesiniz gelir ilk anda; ama kendinizin kim olduğunu en doğru nasıl söylerim diye düşünürken, arka plandaki...
Kaynaklarda; “güzellik hissi uyandıran, güzellik duygusu veren” olarak tanımlanan bir felsefe terimidir estetik. Güzellik; “algısal bir hoşluk duyumsatan” olarak tanımlanır. Tanımların benzerliğinden de anlaşılacağı üzere güzellik ve estetik birbirinin içine girmiş, yapışık ikiz kardeştirler. Her insanın nedenini bilmeden, yaptığı işten baktığı yere kadar hayatının her konumunda görmek istemesi; bu ikiz...
“Kabullenme” ile her an zıtlaşma halinde olan “Kabul”, şuur katında güçlenir. İçsel dengelerin etkisi ile davranış haline geldiğini gözlemlediğimiz bu süreç, bilinç arenasında gerçekleşir. Arena tam bir er meydanıdır. Çok güçlü olmadan oraya çıkılmaz. “Kabul”e, bilincin desteği olsa da kabullenmenin müşterisi daha çoktur; çünkü bilinç katmanına çıkmadan kolayca gerçekleşir! Arenada “kabul”ün...
“Etik” kavramı, önemli yaşam dinamiklerinden biridir. Davranışları ne kadar etkilediğinden öte, sosyolojik ederinin fazla olmasıyla anılır. “Dürüstlük, insan onuruna ve emeğine saygı, nezaket, özerklik, adalet, özgürlük, sorumluluk, güven, güvenilirlik, doğruluk, nesnellik, açıklık, özeleştiri, çevreye ve doğaya duyarlılık, canlı haklarını koruma” olarak tanımlandığını görüyoruz. Toplumda bu değerlere sahip olan insanların çokluğu...
İnsanın iç dürtüleri ile davranışları arasındaki farklılıkların sebep olduğu dengesizlik, davranışları tutarlılık rayından çıkarır. Kimse fark etmese de güçlü bir his duruma el koymaya başlar; özgürlük. Davranışın asıl dürtüsü olma çabasıyla iç duvarların yamaçlarını tırmalamaya başlayınca, bireyi zora sokar. Duvarları aşamayacağı ortaya çıkınca; yargılanma başlar. Zor bir süreç başlamıştır. Surlar...
Ne kadar kaçılırsa kaçılsın, zaman zaman her insanın paçasına yapışması engellenemeyen garip bir his vardır; yalnızlık. Kaynaklarda: “İnsanın boşluk duygusuyla karışık kendini, dünyadan kopmuş hissetme duygusu” olarak geçmesi, her zaman hissedilebileceğinin de kanıtı gibidir. Elbette kastedilen fiziksel yalnızlık değildir. Kalabalıklar içinde bile kimse yokmuş gibi ortaya çıkan his, ruhsal yalnızlıktır. “Boşluk” kelimesinin...
İnsan hayatında her an belirgin bir şekilde tezahürünü gördüğümüz; ama görünmeyen iki temel donanım vardır. Onlar, hayatın seyrini değiştirme gücüne sahiptir. Yaşamla insanın savaşında en önemli silahı konumundadır. Yaşamın acımasızlığı onların etkin gücü karşısında azalır veya yön değiştirir. Yaşamdan elde edilen hayat formuna onların gücüyle ulaşılır. İnsanın duruş, davranış ve...
Yaşamın en acımaz hali, beklenmedik zamanda insanın hayatını alt-üst edecek duruma yataklık etmesidir. Bu yataklığın, elbette bir nedeni ve işlevi vardır. Sebep-sonuç ilişkisinin pek de çözülemeyen girdabında, dönme dolap gibi kendi zıddıyla yer değiştirip kendi enerjisini sağlar. Duvarda asılı duran saatin durmadan ileri geri oynayan zemberek telinin gevşeyip daralması gibidir....
İnsanın, bireysel becerilerle elde ettiği donanımlarının gücü ederince, yaşam tarafından sunulan yaşamsal değerler, hayatın nasıl ilerleyeceğini belirler. Hayatın seyri, arzu edilen gibi olmadığında, bireysel beceri ve donanım eksikliğinden dolayı olmadığı kabul edilmesi zor olsa da o öyledir. Oysaki “Mutlu ve güçlü olmak, yaşamın her şeyi önümüze sunduğunu görebilme şansıdır.” Bu...
Toplumsal anlayışta çocukluktan başlayarak gizli bir beklenti vardır; -“Her şey iyi ve güzel olmalı.” Toplumsal değerlerin öğretilerindeki bu beklenti, nedense sadece olumlu ve mutluluklar üzerinedir. Beklentilerden zor çıkıldığı için hayatın görünmeyen ters yönlerinin sözü bile edilememektedir. Sanki hayata sadece mutluluk veya olumlu şeylerin tanıklığı için geldiğimiz, bilinçaltımıza işlenmektedir. İleriki hayata...
Algı, “mantığı, duyguya çevirmek” olarak tanımlanır. Duyu organları aracılığı ile duyulan, görülen, hissedilen ve tadılan bir şeyin bedendeki tezahürüne her insan farklı tepki verdiği için davranış şekli de aynı olmaz. Davranışa giden yolun zor bir yol olduğu düşünüldüğünde; histen başlayıp düşünce ve duyguyu geçerek yapılacak olan davranışın onayı için beynin...
Günümüzde eğitimin temeli olarak belirlenen sistemin yerine, iletişim ve problem çözme becerileri ve teknolojik okuryazarlığın öne alınması, ileri toplumun manifestosu olarak algılanmalıdır. Elbette mevcut öğretim teknolojileri ve eğitim programlarına sıkı sıkıya bağlı olan statükocu düşünceler de vardır. İleri toplumun olmazsa olmazı, öğrenen insanın öğrendiğini kendi hayatına nasıl yansıtacağı olmalıdır. Böylelikle...
İnsan davranışlarında ara sıra ortaya çıktığı zannedilen; aslında her an ortaya çıkmaya hazır, fırsat kollayan bir dürtü vardır; kıskançlık. Ortaya çıktığında, kabullenilmesi zor olsa da sonunda haklılık yönündeki düşünceler çok çabuk ortaya saçılmaya başlar. Haklılık, akla gelmedik sözlerle sığınak haline gelerek tüm duyusal tezahürlerin ortada olduğu gerginlik, kaçınılmaz hale gelir....
12