Kendine inan…
İnsan acıtır, sevgi iyileştirir.
Dünya da her güzel ve her kötü durumun altından insan çıkıyor.
Tanrı bu sebeple sevgiyi vermiş.
Bazılarımızın tüm bedeni kalpten ibaret, sevgiden mamul.
Bazılarımızın ki sevgiyi yok etmiş taşa çevirmiş.
Zamanlardan bir zaman, bilinmez bir yerde herhangi biri…
Dünya gittikçe yaşanmaz bir yer olurken ve insan olanlar aldığı nefesten, ısınmaktan, beslenmekten, yaşamaktan utanırken bir adam tanrıya seslenmiş.
_Sevgili tanrım dünyaya bir bak, acılara, yaşananlara dünyanın korkunç haline bir bak.
Neden yardım etmiyorsun, yardım göndermiyorsun?
_Ben yardım gönderdim , seni gönderdim, sen yapabilirsin..
David Wolpe’den alıntı ve bu günlere çok uygun.
Çocuklara öğretirken kendimizde hatırlayabiliriz, dünyayı yeniden yapılandırmanın hepimizin görevi olduğunu ve bunu derhal süresiz olarak yapmamız gerektiğini.
Sevgi sahip olduğumuz en güçlü yapı harcı, kullanılmayacak, iyi gelmeyeceği hiç bir alan yok.
Neden hepimiz birlik olup bunu denemiyoruz.
Çok mu zor sevmek, paylaşmak, iyi olmak?
Sevgi dünyadan önce bizi kurtaracak.
“Dünyayı güzellik kurtaracak” Dostoyevski, “bir insanı sevmekle başlayacak her şey” ise Sait Faik Abasıyanık’a ait, biz ikisini bir cümle yapsak da.
Sait Faik’in ‘bir insan’ dediği ben kendimiziz, önce kendimizi severek başlayalım işe sonra sevgi çığ gibidir hızla büyür zaten.
Bazen nefes almak zor geliyor, yaşananlar gerilim, korku filmi senaryosu gibi.
Kabullenmek, alışmak, devamlılığı sağlayan enerjiyi üretiyor sanki.
Acıları, üzüntüleri, kötülükleri kabul etmeyelim, olağanlaştırmayalım artık.
Sevgiyi, iyiliği, güzellikleri sunalım birbirimize.
Ülkemizde ve dünyada yaşanan kötü şeylerden kimse rahatsız değil gibi geliyor bazen o yüzden içimi dökesim geldi, yardım istiyorum.
İyilik zinciri yapalım, dünyayı düzeltmek için tanrının gönderdiği o insan sizsiniz, bir kurtarıcı beklemeye gerek yok, hatta zamanda yok.
Simurgların ya da zümrüdü Anka kuşunun hikayesini anımsar mısınız lütfen?
Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan Simurg Bilgi (Hayat) Ağacı’nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Karar vermişler vermesine de Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekiyormuş, hepsi birbirinden çetin yedi vadi… Aşk, bencillik, inkar, yılgınlık, kıskançlık, şaşkınlık ve yokluk vadileri…
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler.
Yorulanlar ve düşenler olmuş…
“Aşk Denizi’nden geçmişler önce…”. “Ayrılık Vadisi’nden uçmuşlar…”. “Hırs Ovası’nı” aşıp, “Kıskançlık Gölü’ne” sapmışlar… Kuşların kimi “Aşk Denizi’ne” dalmış, kimi “Ayrılık Vadisi’nde” kopmuş sürüden… Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle…
Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;
Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş,
Balıkçıl kuşu bataklığını…
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “Şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “Yokoluş”ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş…
Kaf Dağı’na vardıklarında ise geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasına vardıklarındaysa, Simurg’u bulamamışlar…Tek gördükleri yine kendileri olmuş. Sonunda sözcüklerdeki sırrı çözdüklerinde anlamışlar ki aradıkları Simurg aslında kendileriymiş.
Farsça’da “si” otuz, “murg” ise kuş demektir. Bu 30 kuş hayrete düşmelerine ve hatta yok oluşu dahi yaşamalarına rağmen uçmaya devam ederek kendi küllerinden yeniden doğmayı başarmışlar.
Bazen hedefe varmak için tüm yükleri bırakmak gerekir.
Konfor alanımızdan çıkmayı, rahatsız olmayı göze almalıyız bence, kendi karanlık taraflarımızın farkına vararak, egomuzu azaltarak doğruyu aramalıyız.
Sevgili okurlar, can insanlar, arkadaşlarım iyiliği, sevgiyi bulmak için yedi dağ ardına gitmeye gerek yok içimize, kalbimize bakalım yeter. Ama biraz acele edelim yaşam çok kısa, zaman hızla geçiyor.
Kırmadan, kırılmadan sevgi dolu güzel yarınlara hep birlikte..