Gerçek, Şüphenin Ütopyası mı?

12.04.2025
A+
A-
Eğitim ve Davranış Bilimci, İlişki ve Evlilik Danışmanı ve Yaşam Koçu

Şüphe, mevcut bilgiyi yeniden inşa etme sürecinde, düşünceyi harekete geçiren bir histir. Şüphe olmadan yeni fikir, düşünce ve keşiflerin yolu aydınlanmaz. Günlük dildeki negatif anlamlarının ötesinde, felsefi anlamda doğru akıl yürütmenin önemli uğrakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru akıl yürütmek ise doğru bilgi için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Birçok filozof, “Bilgi nesneleri ile öznel algı, aynı şey değildir” görüşündedirler. Gerçeklik ve algı arasındaki farklılık, şüphenin bir başka boyutunu düşünmemizi sağlar. Sağlıklı ve doğru şüphecilik, bilimsel araştırmaların enerjisi olduğu için yol gösterici mahiyettedir.

Gerçek, Şüphenin Ütopyası mı?

09.04.2025
Eğitim ve Davranış Bilimci, İlişki ve Evlilik Danışmanı ve Yaşam Koçu

Şüphe, mevcut bilgiyi yeniden inşa etme sürecinde, düşünceyi harekete geçiren bir histir. Şüphe olmadan yeni fikir, düşünce ve keşiflerin yolu aydınlanmaz. Günlük dildeki negatif anlamlarının ötesinde, felsefi anlamda doğru akıl yürütmenin önemli uğrakları olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğru akıl yürütmek ise doğru bilgi için vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Birçok filozof, “Bilgi nesneleri ile öznel algı, aynı şey değildir” görüşündedirler. Gerçeklik ve algı arasındaki farklılık, şüphenin bir başka boyutunu düşünmemizi sağlar. Sağlıklı ve doğru şüphecilik, bilimsel araştırmaların enerjisi olduğu için yol gösterici mahiyettedir.

Söz konusu şüphe gerektiren durumlarda başvurulması gereken diğer yöntemin eleştirel düşünme olduğunu ifade edebiliriz. Eleştirel düşünmek, belli bir bilginin doğruluğunu denetlemek anlamına gelmektedir. Böylelikle doğru ve yanlışın ayırt edilmesi için şüphe duyarak araştırmanın fitili ateşlenecektir. Şüphenin, yargı veya hükümden önce hissedilen tereddütle ortaya çıkması, yeni ufukların açılmasına yol açan önemli bir dinamik olduğu fikrini besleyecektir.

Katkısı açısından sağlıklı ve doğru şüphecilik, bilimsel araştırmaların enerjisi olduğu için yol gösterici iken “şüphe, inanç ve inançsızlık arasında kalan duyguolarak da tanımlanır. İnanç ve inançsızlık arasındaki ilişkiyi, belirsizlik besler. Belirsizlik, sorgulama isteğini de tetikler. Zihinsel sorgulama arttıkça inançtan da uzaklaşılır. İnançsızlığı besleyen his, şüphenin gerçek ile ilişkisini yönetmeye başlar.

elirsizliğin ortaya çıkmasını tetikleyen hissin şiddeti, şüpheyi güçlendirdiğinden gerçeğe ulaşılması kolaylaşır. Artık gerçek, ütopya menzilinden çıkarak daha yakında hissedilmeye başlar. Aslında şüphe hissinin tetiklenmesine belirsizlik yol açmıştır. Belirsizliği besleyen asıl kaynağın, sorgulama isteği olduğu anlaşıldığında inançsızlık gizlenemez boyuttadır artık.

Bir şeyden emin olamama durumu olarak da hissedilen şüphe, gizlenemeyecek boyuta geldiğinde düşünceden duyguya evrilerek, davranışın seyrini değiştirme gücüne ulaşır. Tepki, etik değerlerin sınırları içinde olursa davranış kabul edilebilir olacaktır; ama etik değerlerin dışında olduğunda yıkıcıdır. Şüphe, içte yaşanıyorsa dıştan gizlenerek davranış bozukluklarına sebep olmaz; ama ya belirsizlik çok güçlü ise ne olacaktır? İşte o zaman etik değerlerin duvarını yıkması önemsenmez; oysaki önemsenmeyen küçük belirsizliklerin çoğalması ile artan inançsızlık, hem şüphe hem de duyguyu güçlendirmiştir.

Belirsizlik, gerçeğe ulaşma arzusunu azdıracak, şüpheye giden yolun taşlı mı taşsız mı olacağını da belirleyecektir. Sorgulama isteğini azdıran duygunun, ipini koparan bir boğa gibi sınır tanımaz hale gelmesi, belirsizliğin gerçek olduğu inancını ortaya çıkaracaktır. İnanç ve inançsızlık arasındaki zıtlık enerjisi ile ortaya çıkan şüphe, gerçeğin dik duvarına çarpınca geri dönülmezliğin acısı çökecektir; ama şüphe, gerçeğe ulaşmadığında ne olacaktır? Hissedilen pişmanlık, kaybedilen değerleri yerine getirebilecek midir?

Şüphenin gerçeğe ulaşma çabası artıkça, sel gibi yıkıcı hale gelir. Sel, önüne ne gelirse sürüklemeye başladığında artık çok geçtir. Çok güçlü zannedilen yaşamsal değerlerin bile sürüklenmesi engellenemez. Sel oluşmadan mevcut belirsizlikler aydınlanmalı ve şüpheye dönüşmesine izin verilmemelidir; çünkü inançsızlık güvensizliğe, belirsizlik şüpheye sonra da davranışa döner. Ortaya çıkan davranışların birçok değeri yok edecek güçte olduğu unutulmamalıdır. Belirsizliğin tetiklediği his, hızla düşünce katmanına oradan da duygu katmanına ulaştığında beklenilmeyen davranışa döner. Hissin gücü oranınca ortaya çıkan şüphe, ticari ise ticaretin alabora olmasına, sosyal ilişki ise kopmasına, evlilik ise geminin su almasına, ilişki ise ilişkinin soğumasına yol açacaktır.

Küçük bir hissin oluşmasıyla sorgulama tetiklenir. İstenmeyen davranışların yapılma sürecine girildiği fark edilemediğinde; şüphe gerçeğe ulaşsa da ulaşmasa da hayatın ritmini bozar. Zorluklarla çıkılan yaşam katmanlarının ne getireceği iyi hesap edilmeden şüpheye götüren hissi, aidiyet ve değerler dinamiklerinin gücü ile kontrol altına almak gerekecektir. Ulaşılmasına can atılan gerçek, bazen hüsranla sonuçlanabilecektir. Güven duygusunun sırça köşk olduğu hissedilmedikçe; atılan adım ve davranışın sorumluluğunun ağırlığı da algılanmaz. Sırça köşkün kırılganlığı, hesap edilmedikçe; sırçanın yapışmasının mümkün olmadığı da algılanamaz. Şüphenin acımasız gaddarlığına, karşı çıkılamayacağı bilinmelidir. Her bilinmezlik ve sorumsuzluk, yaşamla olan çatışmaları arttıracağından hissedilmesi gereken şimdilerin de hissedilmeden kaybolmasına sebep olacaktır. Hak edilen yaşamın sunduğu güzellikler bile hissedilemeyecektir. Her kaybolan şimdinin, hayatı sadece bir sayaç olarak hissettireceği unutulmamalıdır.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.