Egonuz, İyi İnsan Olmanızı Engeliyor mu?
İçimizde, bazen tu kaka, bazen gülüm-cicim denen, şaklabanlığından rahatsızlık duyulmayan ego denen bir güç vardır. Çoğu zaman başınıza bela açar. Olduk olmadık yerde ortaya çıkar. Bir çuval inciri berbat ettiği de olur. Ses çıkarılmaz, içten içten hoşa bile gider. Mahcup olmuş gibi yapılır; ama içimizi kimse görmez nasılsa. Anlamamazlıktan, görmemezlikten, gelindiği çok olur. Susturulmasına kimsenin gücü yetmez. İnsan yaşamında, istediği gibi at oynatmaya devam eder. Yaşam çarkını, kendi döndürüyormuş gibi hissettirmek istese de bu mümkün olmaz. Ego işte, ister! Mutlu olunca çarkın hızını düşürmek, mutsuz olunca hızlandırmak ister. İster de ister! Yaşam; bildiği gibi kimseye sormadan, kendi hızında, kendi zamanında, kendi ürettiği enerjiyle döner durur. Kim gelmiş, kim gitmiş, kim dişlilere takılıp kalmış, kim dişlilerde ezilmiş umurunda değildir. İnsan bu süreçte, becerebildiği kadar yaşamdan payını alır.
Bilim dünyasında ilk olarak Sigmund Freud İd, Ego, Süperego kavramları için; “Kişinin zihinsel yaşamının faaliyetlerini ve etkileşimlerini tanımlayan teorik yapılardır.” tanımını kullandı. Ego için ise “Zevk temelli içgüdüsel arzular kümesi ve en ilkel benliktir.” tanımıyla, içimizde iç içe girmiş etkin dinamiklerin olduğunu anlıyoruz. Süperego’nun eli sopalı bir zaptiye gibi hem İd (bilinçaltı), hem de Ego’nun tepesinde sürekli durması kolay algılanmaz. Ego, tüm zorluklara rağmen zevkten mutluluğa giden yola çeker durur. Bazen mantıklı, bazen mantıksız bulunsa da her isteğinin olması istenir.
Ego için “Şahlanmış bir at üzerindeki şövalye!” tanımı ise ilginçtir. Süperego’nun o şövalyeyi, bazen indirmeye çalışan, bazen hakemliğine soyunan güç olarak kabul ettiğimizde; içimizde farkına varamadığımız bir savaşın sürdüğü açıktır. Çoğu tanımlarda “Ben” olarak kabul edilen Ego’nun, söz dinlemez deliliği, sarsılmaz bir konumdadır. Korkarım Süpereogo’yu da kafaya almaya çalışıyordur! Onunla savaşmaya kimsenin gücü yetmez. Savaşıyormuş gibi yapılması, toplumsal bir yanılsama olsa da egolu insan tanımından kurtulma çabası, her zaman vardır. Sosyal iletişimde, kabul görmese de içte “mış” gibi yapılmaya devam eder.
Zekâ, insanın sahip olduğu en büyük şansıdır; çünkü yaşamdan aldığı payı değiştirerek, konumunu belirleme gücüne sahiptir. Mantıkla harmanlandığında aklı, vicdanla birleştirdiğinde şefkati, tek başına bıraktığında ise kurnazlığı getirdiği sanılsa da çoğu kez egonun tuzağına düşerek, karizmasını çizdirir! Bazen yalnız bırakmak tehlikelidir. Akıl, her zaman etkin olmak istediği için, zekâyı yanından hiç ayırmaz; çünkü zekâ, aklın enerji kaynağıdır. O olmadan çalışmaz. Ego, zihnin ürettikleri ile uğraşır durur; ama yaşamın sadece şimdide gerçekleştiğini algılamak, zihnin kapısının kapanmasına yetecektir. Defolu ürünler, satmaya çalışması boşa gidecektir.
Aslında, egolu insanı “Benl”li olarak düşününce, bencil olabileceği akla gelecektir. İşte tam da burada, başkasına zarar verme söz konusu olduğunda, “İyi insan” olabilmenin dayanılmaz yüceliği biraz ötede gülümsemektedir. İyi insanın içinde de bir ego vardır elbette; ama bu, kendini hissetmek, kendini keşfetmek, kendini tanımlamak ve tanımak aşamalarında bulunmaz bir enerji kaynağıdır. Bu enerji ki; yaşam çarkının dönüşüne müdahale etmeden, onun dişlileri arasında kendini var etmek, tanımak ve gerçekleştirme savaşını verme sürecidir. Elbette, iyi insan olabilmek kolay bir süreçte gerçekleşmez. İnsanlık tarihi, bu mücadelenin kutsiyetini ele alan bilgilerle doludur.
Tüm eğitim ve öğretimin ana ögesi, insanın kendini gerçekleştirme, bireyleşme ve sonuçta iyi insan olabilme yollarını gösterdiği kabul edildiğinde; bu zor yolun sonunda muhteşem bir bahçe olduğu görülecektir. O bahçenin, mis kokulu çiçeklerinin varlığı, kendine olan güvenin zirvesinde yer alan ”Ben iyi bir insanım.” tanımı yapıldığında hissedilebilecektir.
Çapraşık ilişkilerin olduğu günümüzde, kim nasıl bir iç dünyaya sahip ve bana bakış açısı nedir sorusunun cevabını verebiliyor muyuz? O kadar karmaşık ve belirsiz bir dönemde yaşıyoruz ki; etrafımızda samimiyetine güvenebildiğimiz çok az insanın olması, yaşamımızı zorlaştırmaktadır. Kendine güvenmenin yetmediği ilişkilerde, çok fazla veri bulamadığımızı düşünürsek; kendini gerçekleştirip, ilişkilerini kendi doğrularının aydınlattığı yoldan yaşaması gerektiğini anlarız. Kendini tanımadan, kendini gerçekleştirmeden, dıştan etkilenmeme aşamasını geçmeden ve kendini tamamlayıp tamamlayamadığını bilmeden, ilişkileri yönetmeye kalkmasındaki başarısızlığın normal olduğu pek anlaşılmaz. Bu pencereden bakıldığında, iyi insan olma sürecinde; kimseye zarar vermeden, kendini gerçekleştirme yolunun çok taşlı olduğu anlaşılacaktır. Ego, yoldaki taşların nasıl temizleneceğinin çözümünü önereceği yerde, neden bu taşlar var düşüncesi ile yaşam enerjisini azaltacaktır.
Kendini gerçekleştirme sürecini, egosunun baltaladığını görmek zor değildir. İyi insan olma düşüncesine karşı çıkan ego, zapt edilmediği sürece hedefe ulaşılamayacaktır. Sadece sahibinin öne çıkmasını istediği için, iyi insanın ruh yüceliğini göremeyecektir. Oysaki bu yolun sonunda; evrendeki bütün varlığa saygı duymak, olumlu düşünmek vardır. Düşme tehlikesinin de olduğu sarp kayalardan tırmanarak ulaşılan zirvenin adıdır “iyi insan” olmak ve zordur. Değer mi? Değer; çünkü iyi insan olmanın en büyük hazzını birey, vicdanında yaşayacaktır. O değer, “Ben iyi bir insanım.” dendiğinde hissedilebilecektir. Ego, kendine itibar edilmeyince susmuştur artık. Bireyin, kendine, çevresine, ülkesine, tüm insanlığa duyulan iyilik hissini algılayabilmenin, sevip, saygı duyabilmenin ve olanı olduğu gibi kabul edebilme becerisinin ödülüdür “iyi insan” olmak.
Egonuz, iyi insan olmanızı engelliyor mu?
Not: Ayata yayınlarından çıkan “Yaşam Şimdidir” isimli kitabımda “Yaşamın Ana Dinamikleri”ni yazdım.
Tanıtım kanalı: https://www.youtube.com/channel/UCOon25MrYlx_asiZK3I1c4A
İletişim: ahmetbayindir@gmail.com