Özgüven – Ego – Kibir Kardeş mi?
Bu üç kardeşin akraba olabileceği ilk anda yadırgansa da önemli yaşam gerçeğidir. Özgüvenin insan hayatını nasıl değiştirdiği her zaman bilinmek istenmiştir; ama özellikle nasıl elde edileceği merak edilir. Sonuçta herkes neden özgüvenli olmak istediğini bile bilmeden bir an önce kavuşmak ister. Ego ve kibir ile akrabalığından öte, tek başına öne çıkarılır. Kibrin, sosyal dinamiklere mi dayandığı yoksa bireyin kendi oluşturduğu ve farkına varmadığı bir davranış şekli mi olduğu anlaşılmasa da sahip çıkılmaz; ama davranışları etkilemektedir.
Başarı, mutluluk, sağlık üçgeninde özgüvenin kilit rolü algılandıkça elde edilme yolları aranmaya başlar. Ego sahipsizdir ve gariban bir şekilde bir köşeye atılır; ama inkâr edilse de davranışları etkilemektedir. Elbette davranışın sahibi, fark edilmesini istemez. Aslında ne kadarının olması gerektiği, ne kadarının olmaması gerektiği konusu geniştir. Her insanda içlerde bir yerde bulunduğu bile kabullenilmez. Nedense düşünülmeden herkes; -“Ben egosuzum” diyebilmektedir. Oysaki etkisi bakımından davranış ve hislerde olduğu çok açık inkâr edilemeyecek bir yaşam dinamiğidir. Öte yandan Ben ile sıkı bir işbirliği içinde olduğu itiraf edilmese de gerçektir.
Özgüven ile egonun, sonra da kibrin, aynı düzlemde anılmasına duyulan tepki ve inkâr anlaşılmaz. Kendine güvenin kökünde hatta zaman zaman içine sızan ego, asla rahat durmaz. Sınırları zorladığı için her zaman şımarıktır. Ne yapacağı, hangi sırçayı kıracağı, neyi dürteceği belli değildir. Olmadık yerde, hele birde duygusal durum var ise önüne durulamaz. En çok etkilediği “ben”, nasıl tepki vereceğini, karaktere havale etmeye bile fırsat bulamaz. Duygusallığın cazibesine kapılarak etkisine girilince, karakterin durumu izlemekten başka çaresi kalmaz. Onun susturulması zordur; çünkü insanın en hassas yerine hâkimdir. Sonuç olarak özgüven duygusunun bir şekilde içinde bulunmayı başarır; ama karakteri güçlü olan insanlar, duygusallıklarının farkına varabilirler. Ego, zaman zaman karakter – benlik – kişilik üçgeninde etkisini sürdürdüğü için özgüvenle kardeşliği inkâr edilemeyecektir. Dış çevreye karşı kavga ediliyormuş rolü yapılsa da kardeştirler.
Güçlü bir özgüven, ruh sağlığının en önemli teminatıdır. İnsanın kendine güvenmesi ve inanması, özsaygıyı getirir. Kendini olduğu gibi kabullenme de diyebileceğimiz bu durum, insan yaşamında oldukça büyük öneme sahiptir. Bir anlamda bireyin özgüveninin tamlığı ile anılması, egoyu coşturmaktadır! Aslında insanda her olumlu söylem ve methiye egoyu kabartır. Elbette hiçbir insan mükemmel değildir. Pek itiraf edilmese de her insan, kendi eksikliğini çok iyi bilmektedir. Bu hal, içte yaşanan çatışmalara sebep olsa da özsaygı ile bütünleşik durum, onu her zaman güçlü kılar. Dengeli bir özgüven, herhangi bir sorunla karşılaştığında; bireyin bu sorunu, anlamaya gayret etmesini ve başarısızlıktan yılmadan başarıya inanmasını sağlayacaktır. Bilinç düzeyi arttıkça farkındalığın da artması, özgüveni egodan daha güçlü kıldığı için egonun hem kıskançlığına hem de kibir ile işbirliği yapmasına sebep olacaktır. Bu işbirliğin gücü, elbette yadsınamaz; ama özgüven öz bilinçle bütünleşip, özsaygıyla kendini güçlendirmektedir. Karakterden aldığı her destek, zırhlarını güçlendirecek ve koruyacaktır. Korunmayı başararak gücünü tüm bedene hissettiren özgüven, yaşamın ana dinamiği unvanını hak eder.
Yaşantımızda kimi zaman kendimizi güvende hissetmediğimiz anlar olur. Bu durum zaman zaman değişkenlik gösterebilir. Bazı insanlar, bazı durumlar karşısında kendilerini güvenli hissederken, bazı durumlar karşısında ise kendine olan güvenlerini yitirebilmektedirler. Her insanın başına gelebilen bu güvensizlik anları aşılabildiğinde, tekrar kazanılan özgüven daha da güçlenecektir. Önemli olan, bu güvensizliği aşacak inancı kaybetmemektir. İnancın kaybedilmesi, kazanılan özgüvenleri de etkisiz hale getirme tehlikesi oluşturabilecektir. Hayata daha sağlıklı bakabilme gücünün, bu inançta saklı olduğunu unutmamak gerekir. Kendimize duyduğumuz özgüvenle, olaylara karşı eyleme geçtiğimizde karşılaşılan zorlukların aşılabilir hale geldiği hazzı, her zaman bireyin enerjisi olacaktır. Bu inanç, insana güç verecek ve kişiyi daha fazla çaba göstermeye itecektir. Özgüven bir mucize değildir elbet; ama gücünü hissettiren, inançtır. Özgüven eksikliğinin güçsüzlük hissini güçlendirdiğini bilen birey; -“Neden özgüvenim eksik?” duygusuyla sorgulaması onu daha derine itecektir. Çıkmanın yollarını arama enerjisini kaybetme korkusundan etkilenecektir; ama hayat kuralı gerçeğidir. Hissedilen değersizlik, hayatı olumsuzlaştırabilecektir. Kazanılamama tehlikesi hissedildiğinde; kendinden emin olamama, çekingenlik, yalnızlık, eleştirilere karşı tahammülsüzlük, değersizlik, mutsuzluk, içine kapanıklık, yetersizlik ve güvensizlik gibi sorunlar ortaya çıkarabilecektir. Kendi kabuğuna çekildikçe bu his daha da güçlenecektir. Başarı kelimesi bile gözde büyütülerek, gittikçe dikleşen bir zirve haline gelecektir.
Özgüven, statik ve sürekli aynı düzeyde duran bir özellik olmadığından egonun da etkilenmesi doğaldır. İnsan yaşamında her zaman, her durumda etkisini gösteren bir devinim halindedir. Denge içerisinde olan bireyin, yaşamla barışık halde bulunması, egonun mutlu olmasına yol açtığından, bu ikili arasındaki sıkı kardeşlik ilişkisi fark edilmese de vardır. Kol kola girmiş bu iki kardeş, gittikçe birbirlerini destekler durumda olacaktır; ama özgüvenin her zaman egoya ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Doğal olanı, denge içerisinde olmalarıdır. Dengesizlik hali, ikisinin de gücünü azaltabilecektir. Egoya olan sosyal saldırılar arttığından, saldırı haklı bile olsa kabullenilmesi zor hale gelebilecektir. Doğal olmayanı ise belli sınırların üzerine çıkan ego azgınlığıdır. Egonun özgüvene karşı her eylemi, ikisinin de gücünü azaltacaktır; oysaki güçlü bir özgüven, egoyu da güçlendirmektedir. Özgüven yüksekliği, insani değerlerin daha fazla göz önünde tutulmasına ve fark edilmesine neden olduğundan, egonun azgınlığı dizginlenir; çünkü özgüven, belirli birikim ve bilinçle elde edilebilen üst değerlerdendir.
İş yaşamında son derece başarılı ve özgüvenini her zaman etrafına hissettiren bir insan, ilişkilerinde özgüvensiz olabilecektir. Bu durumda bu dengesizliğin fark edilmemesi, sorgulamanın yolunu açtığından; -“Neden ilişkilerimde başarısızım?” hissi, nedenin egosu olduğunu fark edemez. Hep haklıymış hissinin hortlaması, egosunu gittikçe güçlü tuttuğundan, birbirini beslediği fark edilemeyecektir. İlişkilerde duygunun öne çıkmasıyla egosunun güçlü olduğu hissedilmediği sürece; iş yaşamındaki özgüvenin gücü, ilişkilerde etkin olmayabilecektir. Elbette ikili ilişkilerinde başarısız olan insanın, mutlu olması düşünülemeyecektir.
“Ego, algılarımızdan gelen verileri işleyen ve sonuç çıkartan bir güçtür.” Sosyal anlamda ise gelen verinin tamamını işlemeden, yaratılan duygu etkisinin görülmesi ve kontrolü ele geçirmesi halidir de. Bu durumda hep haklılık hissi, özgüveni etkileyecektir; ama özellikle özgüvenin, hayatın her kademesinde güçlü hale gelmesi ile egonun da güçlendiği unutulmamalıdır. Öte yandan ego, sınır ve kural tanımadığından vahşileşecek, uzak durulması gereken ve hesaba katılmayan başka bir his ortaya çıkacaktır; kibir. Kibir, ego ile çok uyumlu sıkı kardeştirler. Birbirlerine çok iyi gaz verirler; ama her zaman haklı, daha zeki, daha üstün ve daha değerli olduğu hissi, bireyin hata yaptığı andır. Kibrin hortladığı ve diğer iki kardeşi de etkilediği fark edilmez. Kardeşlik hissinin makul, insani değerleri öne çıkarmış, iyi insan olduğu hissedildiğinde ortaya çıkan haz, kardeşlerin dizginini eline alacaktır. Serbest kalan ego, kibir tarafında yer alarak özgüvene saldırıları artacaktır. Öte yandan eli böğründe, çatık kaşla arenadaki çatışmayı seyreden büyük kardeşler vardır; karakter ve benlik. İnsanın fıtratında olan “iyi insan” olma yönelimi sağlanamadığında; doğrudan özgüvene olumsuzluk yansıyacaktır. Gelişme süreci sekteye uğrayan özgüvenin, egoya yönelimi ve kibrin etkin olmasını sağlayacağı ne yazık ki fark edilmez. Kibir, egoyu tatmin edecek şeyler arayışına girmiştir bile! Birey, aşırı özgüvenliymiş gibi davranarak, egosunu ve kibrini saklamaya çalışsa da durum uluorta, açık seçiktir. Sosyal bir ortamda özgüvenli insan, gerektiğinde susmasını büyüklük olarak görürken, ego etkisi aşağılık olarak görmeyi yeğleyecektir. Birey, bir üstünlük teranesi tutturup kibrini ortaya koyarak; ilişkilerde, sosyal ortamlarda ve ailede hırçın bir vaziyette üstünlük sattığını fark etmez. Azgınlaşmış bir kibri, özgüven her zaman engelleyemeyecektir; ama utanma duygusu olduğunda güç alınacaktır. Özgüven, zaman zaman uyumlu egoyu sevmektedir; ama kibri pek sevmemektedir.
Özgüvenli insan ne olduğunu biliyordur; ama egonun etkisindeki insan, daha çok şey olduğunu anlatmaya başlayınca davranışlarda -zaten sanal bir üstünlük zannettiğinden- kibir de etkin olmaya başlamıştır bile. Özgüven ne bildiğini, ne bilmediğini bilirken; ego, çok bildiğini zannettiği şeyi bilmemektir. Egodan destek aldığı için kibri ortaya çıkan insan, anlaşılmaz, gergin, tedirgin ve hırçın olarak sanal bir üstünlük cakası satmaya devam eder.
Ahmet Bayındır
Eğitim ve Davranış Bilimci
İlişki ve Evlilik Danışmanı
Yaşam Koçu